Kayıtlar

Mart, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cazibe’de bulunmaz!…

Cazibe’de bulunmaz!… Rehine aldın kalbimi, tutulmuşum sana, Zorbalık yaptı aşkın, tutsak oldum aşkına, Tahterevalli gibi, bir inip bir çıkıyorsun, Söyle şimdi, aşkımız hangi basamakta… Bir yengeç tuttu ayağımı, beni yakmaz, Eşekler anırsa bin defa, tövbe bırakmaz, Aşktır bu, silindir gibi geçer üzerinden, Yamyassıyım artık, normal bırakmaz… Sevdim -sevmedim, ne dersen de bana, Vurdum duymaz oldum, yıllardan sonra, İster şoför tut, ister uşak olayım kapında, Küçük hanımefendisin, benim yanımda… Birkaç yeşil domates, birkaç acur-hıyar ile, Bir şeyler kat, gönül  turşusu yap kendi elinle, Sofralar kur türlü çeşit, örtü ser, süsle dilinle, Sana kurabiye-kek yaptım diye çağır, gönlünle… Dünyadaki hiçbir çiçek, yerini dolduramaz, Sendeki gül kokusu, gülde bile bulunmaz, İnan ki  aşıklara, neden, niçin, diye sorulmaz, Senin bu güzelliklerin, Cazibe’de bulunmaz… Yazan Aşık: Veysel Kimene ©  Bu şiir in her türlü telif hakkı ş

Farklı duruşun!.

Farklı duruşun!. Pencere önünde, tencere sandım, Önlük belinde, melekten kıskandım, Boğazlı hırkanda gizli, gerdana yandım, Aşk oku savurur farklı duruşun… Yüzün ay gibi nasıl parlıyor, Gülüşün parıltıyla yarış yapıyor, Güzelliğin bağrımda delik açıyor, İnsanı eriten farklı duruşun… Ağzın içinde dizi dizi dişler, Elinde danteli oyalar işler, Beni kahrediyor tatlı gülüşler, Derdimi artırır farklı duruşun… İncilerle dizilmiş bir tespih gibi, Küpeler kulakta nasıl süzülür, Sanki dört kanatlı bir melek gibi, Kahrımdan öldürür farklı duruşun… Deniz kızı deseler yalanı olmaz, Tatlı sularımda yüzer gibisin, Aşk çiçeklerimle bir bahçe yaptım, İçinde salınarak gezer gibisin, Nerelere kayboldun, Göremiyorum, Bir çift sözüm var dı, Diyemiyorum, Beni ürkütüyor farklı duruşun… Ne biçim bir kalbin var, Hem seversin, Hem  kaçarsın, Sanki ateş böceği gibisin, Etrafa ışık saçarsın. Deniz görse seni, O bile aşık olur, Durmadan  sahill

Benim bahçemdeki solmayan gülsün!

Benim bahçemdeki solmayan gülsün! Dört mevsim yaşasa dağlar, ormanlar, Benim bahçemdeki solmayan gülsün, Görsen ömründe kar-tipi tufanlar, Benim bahçemdeki solmayan gülsün… Sevda sayfalarım    kopsa savrulsa,  Esse rüzgârlar bulunmayıp, dağılsa, Toparlarım, sayfaları üç beş kağıtsa, Benim bahçemdeki solmayan gülsün, Özlem kaplasa bir gün her yanını , Yürümesen yitirsen diz dermanını, Kader derler buna, duy fermanını, Benim bahçemdeki solmayan gülsün… İsminle yazılmış, sevda harflerin, Suretinle çizilmiş, gönül defterin, Hepsi benim olsun,  bütün dertlerin, Benim bahçemdeki solmayan gülsün… Kadere imza atmışız, mahşere kalsak,    Dünyadan farklı, dünyalarda buluşsak, Cennette bile, ruhlarımızla kavuşsak, Benim bahçemdeki solmayan gülsün… Sevmek ne demek, sorsan bir defa, Ayrılık yaşasak, çeksek bin bir cefa, Eşinden dostundan, görmesen vefa, Benim bahçemdeki solmayan gülsün… Tutan olamasa bir gün, senin elinden, Anlayan

Yar da olur!..

Yar da olur!.. Ayı, ayısını bulur, Yeğen dayısını, Herkes bin birle, Unutmuş sayısını, Karga kargaya, Kara demez, Zaten, Gördüğü siyah-beyaz, Hep karadır, Kara görür,   Kara nedir bilmez. Beyaz yalnız, Kar da olur, Kar gibi beyaz, Gelinlkte, Ak- kara fark etmez, Hayat zaten, Yar da olur.. Yazan Aşık: Veysel Kimene c) Bu şiir in her türlü telif hakkı şair in kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

At gitsin!...

At gitsin!... Onca kederleri taşıma yüzün de, Korkun nefretin olmasın gözün de, Sevdiklerin durmasa da sözün de, Kıvır bir kenara at gitsin… Yaslandığın insanlar hep kalleş çıksa, Güvendiğin kişiler tüm yanlış çıksa, Seviyorum diyenler gün gelip, bıksa, Kıvır bir kenara at gitsin… Ağrı dağı kadar bin yükün olsa, Kurusa ektiklerin, yeşeren solsa, Ne yapsan çaresiz, kaderin buysa, Kıvır bir kenara at gitsin… Karlı dağlar aştırsa, cihana salsa, Her kesin ettiği, hep yanına kalsa, Üstünde esbabın, hep yırtık kalsa, Kıvır bir kenara at gitsin… Alınma el sözüne, kem söz söylense, Yalan dolan kullanıp, kendini dinletse, Baskı kurup dümenler le   aklın inletse, Kıvır bir kenara at gitsin… Kusurların üstüne, bin kusur eklendiğin de, Yokluğa yenilip, devrilmen beklendiğin de, Düştüğün de dost ve düşman   sevindiğin de, Kıvır bir kenara at gitsin… Hayal ettiğin şeylerin, gerçekleşmediği an, Değ

Altın kafesteki bülbül gibisin!…

Altın kafesteki bülbül gibisin!… Bir dudak bekledim, Fazla   şey değil, Eğilip de öyle, Naz yapmak neydi? Sonra uzaktan el salladın da, Zalim gülüşlerle, Kahkaha neydi? Elim attım omzuna, Yeleğin üstünden kaydırı verdin. Sana öyle yanık bir   aşık vardı, Ne yaptın, ne ettin, caydırı verdin… Kırmızı güllerden başında tacın olmuş, Küçük kız idi, bir güzel kadın olmuş, Yıllardan sonra bak kimi bulmuş, Tacını elime nasıl, tutturu verdin… Çerçeve içine atmış gibisin, Camların altında saklı gibisin, Nice güzellerden farklı gibisin. Bölük-pörçük değil, Bütün   gibisin… Kalbime sen yazdın, Ben istenmedim, İstediğim sadece, Bir küçük buse, Vazoda hoş kokulu bir gül gibisin, Sen yoksun sesin kulaklarımda, Altın kafesteki bülbül gibisin… Yazan Aşık: Veysel Kimene c) Bu şiir in her türlü telif hakkı şair in kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve

Düğünümüz var, buyurun gelin!…

Sevda yakmışsa seni, düşmüşsen ataşa, Baş değerse başa, o zaman bakılmaz yaşa, Selamlar yolla, eşe-dostta cümle kardaşa, Düğünümüz var, buyurun gelin… Biterse bu özlem, kim ne karışır, Dostumla dostum, düşmanımla barışır, Bu gönül artık varlığına alışır, Düğünümüz var, buyurun gelin… Diller kilitlenir, söylenecek söz kalmaz, Vatanın bağrım oldu, yar vatansız kalmaz, Masada bin bir çiçek, güllersiz hiç olmaz, Düğünümüz var, buyurun gelin… Kömür karası kaşların, gözlerin de aynı, Saçın teli siyahtır, dünyada geceler aynı, Özlemdir dokunmalarım, hasretim aynı, Düğünümüz var, buyurun gelin… Sensiz bomboştum, kaç gece eylül bakışlım, Halılar dokumuş, elleri oyalı, birde nakışlım, Kördüğüm attın, kopamadım, taktım takıştım, Düğünümüz var, buyurun gelin… Davul-zurna eşliğinde, gelin atın üstünde, Onca kışı aştık şimdi yaz, yazda at üstünde, Son durak kaçmaların, artık yerin el üstünde, Düğünümüz var, buyurun

Gül bahçesi bir tane!…

Gül bahçesi bir tane!… Dokuz pembe gül, Aralarında birkaç kırmız-beyaz ve sarı, Beyaz gül, Aklım sende demekmiş, Sarı bekle. Ortada havuz, Yanlar tuğlalı, Karşılıklı banklar, Banklarda bir kedi Kedi de benekler, Bir yandan kendini ayıklar, Acaba neyi bekler. Çatıdan sarkan boru, Yağmur sularını taşır, Havuz suyu eksildikçe, Yukardan dolar ekler. Zekice tasarlanmış bir sistemle kurulu, Karı   - yağmuru içinde tutmuş, Gökten yağmış ama; Sanırsın yere düşmeyi unutmuş. Mükemmel düşüncelerle donanmış gül bahçesi, Dallar sarkmış eğilmiş, Eğilmiş sekiz tanesi, İçlerinde kalmış, Ayakta bir   tanesi. Bahçe nasıl olur, Gül kokusu sinmemiş, Vazoları süslemesin, O dalında gül olur. Sen koparıp atma, Ardın dan bülbül yansın. Gül bahçesi dünyadır, Bırak öylece kalsın. Bahçeler çeşit çeşit, Yaratırsın bin tane, Bence en güzeli, Gül bahçesi bir tane… Yazan Aşık: Veysel Kimene

Söylesene sen olsan, sen olsan ne yapardın?..

Söylesene sen olsan, sen olsan ne yapardın?.. Ey seçilmiş güzel, adına yazıldı şiir ve gazel, Gül kokusu sürünmüş, ak gerdanın çok güzel, Seni sevdikçe bittim, olmuşum   kuru gazel, Söylesene sen olsan, sen olsan ne yapardın? Düştüğüm gaflet   ise, çok dayanıklı değilim, Kösem Sultanım olsan, gelip önün eğilim, Dünyam da tek sensin, yok   birine meyilim, Söylesene sen olsan, sen olsan ne yapardın? Sağım-solum dağınık, dört yanım virane, Tutan dalım sensin, yoktur başka biçare, Kopmak imkansız, çözüm bulmak ne çare, Söylesene sen olsan, sen olsan ne yapardın? Varlığın ışık saçar, bence sende keramet, Kalp senin canım, sevdan bende emanet, Ferhat-Kerem sevmiş, sevmek değil melanet, Söylesene sen olsan, sen olsan ne yapardın? Sendeki gönül zenginliği, dünyanın güzelliği, Tanrı tek tek sana vermiş, erişilmez özelliği,   Mahşerde sanır insan, sırat köprüsü inceliği, Söylesene sen olsan, sen olsan ne yapardın?

Sızı, sızı!..

Sızı, sızı!.. Sevdan ezdi, fakir kulu, Yıktı gitti, kaldı sızı, sızı, Sırtına aldı, onca yükü, Dizinde kaldı, sızı, sızı… Hesap tutmaz, çağ değişik, Gönlüm bilirim, el değişik, İstemiyor ah, yar değişik, Arar yürek, sızı, sızı… Körpe bebe, yaptı beni, Dize koydu, dövdü beni, Dışladı da, kovdu beni, Anar başım, sızı, sızı… Çivi, çivi üste, çakılmaz, El ağzına, öyle, bakılmaz, Gülüp de, kına, yakılmaz, Düşündükçe, sızı, sızı… Şarap içmem, sarhoş oldum, İç boşaldı, sevda doldum, Hayret ettim, nasıl buldum, Anlar sanma, sızı, sızı… Ne yaparsın, kendin bilmez, Bakar durur, gerçek görmez, Sen seversin, oysa sevmez, Tüter duman, sızı, sızı… Kapım açık, gelmedin ki, Seven yürek, bilmedin ki, Sevdik ama, görmedin ki, Yanar durur, sızı, sızı… Söyle bana, kimsin nesin, Sen sevildin, bak bilesin, Sevda neymiş, bir göresin, Bekler durur, sızı, sızı… Pirinçten   taşı ayıkla

O der, nerden çıktı bu sarhoş!….

O der, nerden çıktı bu sarhoş!…. Bir güzel gördüm, Yaslanmış gül dalına, Elinde mor çiçek, yanağında gamzesi, Bir şeyler mırıldanır,sesi, sanki bülbül sesi, Birkaç beni yüzünde, Saçında tacı, Yeşildir elbisesi. Önünde derin havuz, Sularında nilüfer açmış, Kaşlarıyla suyu tarar, Öyle derinlere dalmış, Sığı yerde, Ne arar. Mor kuşak kemer, Dolamış beline bana keder, Saç dökülmüş bele doğru, Dokunsam bana ne der. Yüksük parmağı boş değil, Ama uzak duralım, Boynu elmas görmüşse, Bakır kolye neye yarar. Atar suya, cumburlomp, Kurbağa   ürker, o bakar. İşte anca ona yarar. Sevme güzel olanı, Prensi var, gönlü hoş, Sen sanırsın, bana baktı, O der, nerden çıktı bu sarhoş…. Yazan Aşık: Veysel Kimene

Bir sevmedin sevgilim!…

Bir sevmedin sevgilim!… Sevdan yine tavan yaptı, İzleyicisi fazla diziler gibi, Ama bendeki sensizlikse, Sendeki nedir sevgilim… Kırkına dayamışsın, Evde yalnız kalmışsın, Pencereden bakarken, Gördüğün nedir sevgilim… Üstün başın dağınık, Mutfak karma karışık, Herkes bir küs-barışık, Kimle kavgan sevgilim… Kapın önünde dolaştım, Çamurlara bulaştım, İte- çakala dalaştım, Görmedin mi sevgilim… Aklım sende gezerim, Marketlere giderim, Seni yanımda sezerim, Sen bilmezsin sevgilim… Aşktan başım dumanlı, Sevdam sana fermanlı, Sandım seni Kaman’lı, Sen nerelisin sevgilim… Baş örtünü kime verdin, Alan değil, sensin derdim, Uğruna sevdamı serdim, Bir sevmedin sevgilim… Yazan Aşık: Veysel Kimene

Bu gün nevruz, neşeli kutlanmalı!…

Bu gün nevruz, neşeli kutlanmalı!… Gülür yüzlü gördüm insanları bugün, Somurtmalardan eser yoktu azda olsa, İncinmeye değmez, dil tatlı olmalı, Bu gün nevruz, neşeli kutlanmalı… Dünya bilse bu bayramı katılırdı, Dostluklar çoğalır düşmanlık atılırdı, Kin nefret pazarda bedavaya satılırdı, Bu gün nevruz, neşeli kutlanmalı… Duman yok, güneşliydi havamız, Neşeliydi coşkuluydu yuvamız, Bu ülkenin, bizim bayramımız, Bu gün nevruz, neşeli kutlanmalı… Çiğdemler açtı dağda bayırlar da, Çiçek- böcek şenlendi ovalar da, Mis kokulu havamızla, çayırlar da, Bu gün nevruz, neşeli kutlanmalı… Kırma gönlü eğer insan doğduysan, Dünya bize küsüp, sonra darılmasın, Devam etme savaşa dünyan dar olmasın, Bu gün nevruz, neşeli kutlanmalı… Muhabbet beslemeli, vücut canlansın, Dermanı bulsun, hayat kanlansın, Süslesin güzellikler her bir yanı, Bu gün nevruz, neşeli kutlanmalı… Ateşler yakıldı üstünden atlamaya, Sevgi ile barışı eklemeye-katlamaya, Danalar-keçilerde başladı zıplamaya, Bu gün nevruz, neşeli kut

Ey duvar!..

Ey duvar!.. Yokuş yukarı yürüdüm, Birkaç saat dinlenmeden. Nefes nefese idim, Dinlenme ihtiyacı doğdu. Bir yanı hasarlı duvara öylesine yaslandım. İncelemek geldi içimden, Baktım, bir yanı yıkık, bir yanı dökük, virane. Gönlüm dedi ki: “Seni harap etmişler” Yarı kerpiç duvar, el değdikçe ufalanıyor, Rüzgar bir vurmuş, yağmursa beter, Sesi yok, feryadı yok, ”Dokunmayın bana” diyebilse… Ey duvar! Önceki haline ne olmuş? Heybetin gitmiş, üzerin toz-toprak dolmuş, Yıpratanın kastı ne? Ulu orta yerde kalmışsın, kimsesiz halinle. Senin de kaderin bu. Sende, Ömür törpüsü alansın,   Sana yaslanan şu insana bir bak. Senden farkım ne? Sevdim, yıprandım, Her zaman yalnız kaldım. Yıkık- dökük-virane… Yazan Aşık: Veysel Kimene

Özledim!..

Özledim!.. Çayını özledim, Kokusuna sen karışmış, Sesini özledim, Bülbül ile yarışmış… Bakışını özledim, Söküp alan kalbimi, Görmeni özledim, Benim şimdi halimi… Tüten baca özledim, İçinde var sanırım, İstemeni özledim, Gidip hemen alırım… Çanak-çömlek özledim, Yemek suyun içmeye, Yanak-dudak özledim, Doyamadan öpmeye… Duaların özledim, Eller göğe açmaya, Zil sesini özledim, Koşup gidip açmaya… Kıskanmanı özledim, İki şamar atmaya, Endamını özledim, Sarılıp ta yatmaya… Kahkahanı özledim, Sana hemen katılmaya, Oyaların özledim, Hırkalarla satılmaya… Gülüşünü özledim, Gamzelere bakmaya, Sözlerini özledim, Yüreğimi yakmaya… Benlerini özledim, Tane tane düzülmüş, Kaşlarını özledim, Nasıl öyle süzülmüş… Bazlamanı özledim, Hazır ettim ununu… Şiirlerde özledim, Böyle yazdım sonunu… Yazan Aşık: Veysel Kimene

Yesem yesem doymasam!…

Yesem yesem doymasam!… Şekerciğim seni bir yesem, Sana nane şekerim desem, Ya da fıstıklı lokumum, Yesem yesem doymasam… Lolipopum elimdesin, Akide şekerim dilimdesin, Susamlı helvam sensin, Yesem yesem doymasam… Şeker kazanı kaynasın, Allı güllü oynasın, İnce çubuklara sarıp da, Yesem yesem doymasam… Cezeryesin özün de, Gül şurubu şerbetim, Pamuk şekerim benim, Yesem yesem doymasam… Dünyanın en tatlısı, Kemal Paşa tatlısı, Yüzün tatlıların tatlısı, Yesem yesem doymasam… Aşurenin incirisin, Sevdada tek birisin, Sen varken tatlı ne ki, Yesem yesem doymasam… Bahar geldi çiğdemim, Tek tek toplarım seni, Etkilemez bal beni, Yesem yesem doymasam… Yedir ekşiyi, getir Hatçe’yi, Yedir tatlıyı, getir atlıyı, Böyle güzel hoyratlıyı, Yesem yesem doymasam… Yazan Aşık: Veysel Kimene

Senden geriye!…

Senden geriye!… Sular-seller gibi hep sana aktım, Kerem-Aslı’ya bakar gibi baktım, Döndüm de elimde olana baktım, Kalansa hicran, senden geriye… Baharda da çözülmedi buzlarım, Dışım güler ama, içeriden sızlarım, Işığa takılan, sinek gibi vızlarım, Yanan yürektir, senden geriye… Düşünceler çözemiyor soruyu, Topallattın, hızlı koşan doruyu, Neden kuruttun, yeşilliği, koruyu, Bir dal da kalmadı, senden geriye… Mercan aradım, derinlere dalarak, İnci dizdim geri döner sanarak, Benimsin dedim, bakışlara kanarak, Ömür törpün kaldı, senden geriye… Dil söyledi deme, yürekten gelir, Kısmet olursa Bağdat’tan gelir, Kavuşma varsa zaman tükenir, erir, Beklemek kaldı, senden geriye… İçimde sıkıntılar, bil ki sendendir, Kavuşmamak nazardandır, kemdendir, Birisi bendense, kalanları sendendir, Kabullenmek kaldı, senden geriye… Yazan Aşık: Veysel Kimene

Kovalar ümitlerim!…

Kovalar ümitlerim!… Masmavi denizlere özlemim, Dalgaların sesini duyar gibiyim, Setlere vurdukça bir ıslık çalar, Ahenkli git-gel yapar, yosunlu sular. Kumlarda yalın ayak yürümek geldi, Sıcaklığı hissederek ve zıpla zıplaya yürümek. Bir kova, bir kürek alıp, Çocuklar gibi kale-kule yapmak, çöpten askerler dikmek kapıya. Sonra koşmak, kıyı boyunca,   Dinlenen insanların üzerinden tek, tek hoplamak, kızan olmaz, hani çocuksun ya!... Otomobil iç lastiği unutmuş birisi, belki kayık kiralamış, ondan. Baktım hasar yok,   Şişir gitsin, Sonra tak beline, Debelen suyun içinde, Yüzme bilmeyen ne yapar zaten. Gözlerin takılır uzaktaki büyük yük gemlerine, Mola vermişler deniz ortasında, Sahile kıyıya motorları ile alış verişe gelen birkaç turist. Plajdan sadece uzak görüntüleri fark ediliyor, Zaten dilini çözemez birde yaklaşamazsın. Sadece izlersin. İşte sana ben böyleyim, Bir türlü dilini çözemiyor, Ve sana yaklaşamıyorum. Sadece uzaktaki suretin varlığı. Neyse, Varlığın la! İçimdeki

Değil mi?..

Değil mi?.. Beklemeyi zor yapan, değil mi hasret, Yürek oynasa yerinden, verilmez kıymet, Döneceğin yok senin, olmuyor kısmet, Oraları mesken ettin, değil mi? Yumak yumak, çileleri doladım, Duyasın diye haberleri yolladım, Bir kerecik vefalığın görmedim, Bir kez beni soracaksın, değil mi? Gece- gündüz dağ yamacı bekledim, Sürülere koyun- keçi ekledim, Behey köylü kızı söyle ne dedim, Bu yüreği saracaksın, değil mi? Dağlarını yol eyledim yoluma, Yaradanım acımıyor kuluna, Böyle ayrılığı kattın ise sonuna, Yakınlığı kuracaksın, değil mi? Güle konan bülbül oldum görünce, Şimdi kanayan yaramsın böğrümce, Garipliğim beni yakar, ele eğlence, Sende eller gibi gülüyorsun, değil mi? Güzeller kervanına dönüp bakmadım, Kafama senden gayrisini takmadım, Aşk tuğlası dizdim, dizdim yıkmadım, Sende aşkla dolacaksın, değil mi? Köyünüzün rüzgârı gelir, karı gelir, Hasretler kavuşur, öteki yanı gelir, Beklerim umutla ayrılığın sonu gelir, Kavuşmayı istiyorsun, değil mi? İlim köye benzer olmuş

Aşkın bende, beden senle can olur!..

Aşkın bende, beden senle can olur!.. Çürüyecek bedenler nihayetinde, Hedefe varılmaz, sürürsen ayak, Koşar adımla gittim sevdana, Aşkın bende, beden senle can olur… İnsana fayda ancak insandan gelir, Başına taş değse, o Allahtan gelir, Sevmezse sevdiğin, elden ne gelir, Aşkın bende, beden senle can olur… Aynaya baktığım, artık ben değil, Saçlarım ağarmış, geçen yıl değil, Senden başkasına, etmedim meyil, Aşkın bende, beden senle can olur… Evrenin düzeni yürür, yerinde belli, Dakikam – saniyem, seninle senli, Aşkının etrafında, döndüm temelli, Aşkın bende, beden senle can olur… Şükürdeyim, tevekkülden şaşmadım, Haddim bildim, sınırları aşmadım, Kaba doldum, doldum, ama taşmadım, Aşkın bende, beden senle can olur… Öteki âlemde de, sevdan benimle, Ruhumda bütünsün, tüm bedenimle, Hak ile hakkaniyet yine oldu seninle, Aşkın bende, beden senle can olur… Üzülmem sevdiğim kavuşmasak ta, Olan sevginle yaşarım buluşmasak ta Sarılıp, dert döküp konuşmasak ta, Aşkın bende, beden senle c