Kayıtlar

Kasım, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kaç kere!..

Mavi denizi gördüm, derin gözlerinde kaç kere, Hilal kaşların, o güzel yüzün, etkiledi kaç kere, Yalancı gözlerine inandım, kandım ben kaç kere, Gamzen  eros okunu, gizli gizli fırlattı kaç kere... Yanağında  çiçek alfabesini, okudum, kaç kere, Çiçeğin arıyı çektiği gibi, çekiyordu  kaç kere.. Yüzünden Nergis  kokusunu hissetim, kaç kere, Hüzünler taşıdı kanatlarında, aşkıma,  kaç kere... Yaklaştıran, aydınlatan bir meşaleydi, kaç kere, Görülmemiş acıları verdi, o gamzelerin kaç kare, Gün de - gece de gezdim ben, hayaliyle kaç kere, Çürük hikaye okuttu  aşkın sayfasında kaç kere... Yürekler ezildi, ciğerler koptu, yandım  kaç kere, Hangi buruk yürek katlanır, bu olanlara, kaç kere, Geceler sessiz, geceler sensiz di, bilmedin kaç kere, Sanki yer döşeğine, uzanıp,  uyumuşum kaç  kere... Yaz mevsiminin yakıcı sıcağında üşüdüm kaç kere, Dostluğuna ve desteğine ihtiyaç duydum kaç kare,  Ömrüm senle geçmesini istedim, iteledin kaç kere,

Şiirler ve şairler!..

Toplum olarak biz, çok tuhaf bir ulusuz, şairleri sever, şiirleri sevmeyiz ve de okumayız!.. Şiire bakmadan şaire bakarız, fiziği veya portresi düzgün mü! Gözümüz ruhumuz şiirde değildir; tüm olanca dikkatimiz şairin görünüşündedir!.. Arkadaş olarak eklemeye değer mi? Ne çare ki; düşünce yasası bu!.. Şiir önce okunmalı diyorum, Yazan; Neyi öne çıkarmış - Ne anlatıyor- Nasıl ve ne şartlar altında yazılmış... Mesela kendimce; Yirmi beş metrekare bir oda, bazı zamanlar ortam da büyük bir dinginlik, odanın güneşe bakan penceresi altında orta büyüklükte bir yazı masası. Önemseyip değer verdiğim bu güne kadar tek dostum, 300 kitap ve dergilerim. Düşünün böyle bir oda da tarzı değişik   şiirler yazıyorsunuz. Bir de gerekli olan, ilhamınız, ben gibi yaşlı ya   da yaşlı olduğunuzun farkındasınız. Bu size aynı zamanda başka şeyi de hatırlatır!... Telaşlısınız artık, zaman kısa mesafe az varcağın yer belli; telaş heybetiyle üzeriniz de hatta kapıda bekçi sanki!..

Yalan!..

Aşkım güneşe uzanan fide gibi, içten filizleniyor, aşkını besleyip büyüttükçe  hayat veren bir ağaca dönüşüyor, bu aşk, aklı mıda, kalbi mide bulandırıyor,  bunu kendime ben yaptım, ve artık dönüş yok!.. Şu an olduğum kişi seçimlerimin toplamı, gamzeleri hala, öz benliğime doğru yuvarlanıyor. Dahası kalbim, için de gamze dolu, koyu bir kan pompalıyor... Olaylar penceresine her göz atışımda, aşka saygınlığımı yitiriyorum,  Mecnun'u, Kerem'i şimdi daha iyi anlar oldum!.. Bu kadar ön yargıyla, sabit fikirle karşılaşacağımı tahmin bile edemezdim, hep benden öte yaşıyor... Şimdi, dönüp geçmişime baktığımda, bu halim çok daha korkunç görünüyor... Bazen boş ver demem gerekiyor her şeyden uzaklaşarak, Beni dinlemiyor, ve de, hayatımın hikayesi bazen istediğim gibi yazılmıyor... Bu çok sevdiğim esmer kızın;  yanağında menekşe tarlaları ve taze yosun kokan tuzlu solukları vardı. İnsanın afallayarak aklını şaşırtacak, gönlünü ik