Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ressam ve kapı kolu!..

XVIII. Yüz yılda yaşamış ünlü İngiliz ressam, tablolarından birinde, bir evi resmetmiştir. Bu resimde bir adam, evin kapısına elleriyle dayanmış sanki içeriden bir yanıt beklemektedir. Bu tablo bir süre sergilenmek için sergi salonuna götürürler. Resim eleştirmenlerinden biri resme bakar ve “ Güzel bir resim fakat resimdeki o kapı hiç açılmayacak mı? Dışarıdan açılamaz çünkü kapıya kapı kolu çizmeyi unutmuşsunuz” diye resmin sahibini   eleştirir. Ressam gülümser ve “ Bu resimdeki kapı, insan kalbinin simgesidir. İnsan kalbi de ancak içeriden açıldığı için ben de kapının dışına kapı kolu çizmedim” der!..

Adam ve kırlangıç hikayesi!

Günlerden bir gün kırlangıcın biri bir adamın penceresinin önüne konup adama şöyle demiş: “Lütfen beni içeri al. Artık soğuklar da başladı. Dışarıda kalamam biliyorsun. Ben   sıcak havalarda yaşayabilirim sadece. Beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri al   da burada kalayım. Birlikte yemek yer, omuzuna konar seni neşelendirir, sana yarenlik ederim. Hem sende benim gibi yalnızsın.” Adam ona: “ Git başımdan! Ben yalnız kalırım” demiş ve kuşu kovmuş. Kırlangıç bu cevap üzerine üzüntülü bir şekilde uçmuş ve uzaklara gitmiş. Kırlangıç uzaklara gittikten sonra adam pişman olmuş. Pişman   olmuş ama iş işten geçmiş. Sıcaklar başlayınca yine gelir diye beklemeye başlamış. Yazın gelmesiyle kırlangıçlar da   gelmeye başlamış; ama onun kırlangıcı gelmemiş. Sonunda adam, bir bilge kişiye gelmiş. Bilge kişi ona: “kırlangıçların ömrü altı aydır evlat, hayatta bazı fırsatlar vardır, ömründe insanın eline bir defa geçer ve değerlendirmez sen uçup gide

En büyük gerçek ayıbımız ve kaybımız!...

2003 – 2007 tarihleri arasında Ankara Büyük Şehir Belediyesi; Gençlere yönelik çok amaçlı aile Yaşam Merkezi kazandırdı, bunlardan bize yakın olanı Eski İstanbul yolu üzerinde Hosta bitişiğindeki   Aile yaşam Merkezi idi; Üç katlı; zemin gençlere, orta kat yaşlılara ve en üst kat ise çocuklara yönelikti.. Bu merkez’de; okuma odası - kitaplık, internet salonu, derslik, kurs odaları, oyun salonu, kabul salonu, mescit, erkek ve kadın olmak üzere 2 yarı olimpik yüzme havuzu, spor salonları, sauna ve hamamlar yer alırken, El Sanatları ve Hobi kursları, Enstrüman kursları, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Resim, İğne oyası, Ahşap Boyama, Cam Boyama, Seramik Boyama, Kokulu Taş, Keçe, Kağıt Rölyef, Takı Tasarımı, Taş Boyama, Mefruşat kursları idi; Huzurlu aile güvenli gelecek çerçevesinde hizmet veren bu ortama hafatada  7 gün muntazaman katılıyordum, Özel kimlik çıkartıp; servisinden faydalanırdık, servis  09.00 da başlıyor, akşam 20.00 a kadar her saat başı de servis evle

Dervişin hikayesi!..

Dervişler arasına katılmaya karar vermiş bir zat, kendine bir dergah bulur ve orada uzun bir süre kalarak kendini geliştirir mürşidi bir gün: -           Bak artık bizim aramıza katılmayı hak ettin ancak derviş sarığı takman için kafanı kazıtıp tıraş olman gerekir.. Bu zat mürşidinin isteği doğrultusunda kasabaya iner ve berber koltuğuna oturur. Kafası kazınmış ve derli toplu olmaya çalışırken berber dükkanına bir kabadayı girer. “Kalk bakalım kel, benim acelem var sen sonra hallet”der; ama süreklide kel kafasına sık sık vurmaya ve alaycı tavırlarla dalga geçmeye çalışır. Derviş kendini toparlar koltuktan kalkıp kapı ağzında dikilir. Bir süre sonra kabadayının tıraşı tamam olur ve kapıya yönelir   giderken de tavrını tekrarlar. Kel diye alay ederek   berber dükkanından çıkar. O esnada karşıdan atları parlamış bir at arabası hızla kabadayının üzerine gelir sakınır ama kurtaramaz iki atın çektiği dingil kabadayının böğrüne saplanır ve oraya yığılır kalır. Berber: “ Bu kadar

Unut diyorsun!...

Sevdan ağır ama, hiç yük olur mu yüreğe, Uykusuz gözler, fersizken, unut diyorsun, Kalbimin olması gereken yerde neler var, Uzaklaş san kederlerinden, unut diyorsun... Fevri olma iyi düşün, sen de ki aşkı bulanım, Neyin motife ettiğini gör, aşkına açık alanım, Ay ışığı örer yalnızlığı, ruhu gülmez kalanım,    Bildiğin bu hallerime, unut diyorsun...     Açılan bir gonca sın, bağırda yaprak yaprak, Gönülde açana, beyazım de, ya pembemtırak, Seçtiğin yolda umut yok, engellerini kaldırak, Aşk   tomurcuğum açmışken, unut diyorsun.. Güneş, gökyüzü sana, gecenin zor kısmı, bana, Neyin fantezisi bu, tüm gerçeğini sundum sana, Mahkeme işlet iyon, haberim mi yok anlat sana, Her dakika kalbimde doluyken, unut diyorsun... Her nefes kederle dolu, söyle, ne yaptın kader? Ben ne hata yaptım da, sevdiğim, sevgimi ölçer, Hayat acımasız, geçmiş, anılarını, getirir, seçer, Zihnim, derdin elinden ağlarken, unut diyorsun... Veysel Kimene  Sevd

İlahi adalet!..

İlahi adalet!.. 2014 yılı Ramazan ayı yaklaşıyordu, emeklilik işte bazen yetiştiremiyorsunuz gelir gidere eş değil!.. Konu bu değil tabi Bölge Pazarlarında pazarcılara sabah kahvaltısı(sıcak çorba) ve öğle yemeği (patates kızartması+Kasap köfte)veren Hayrettin isminde Kars'lı bir arkadaşın yanında günlük 30 TL yevmiye ile iş buldum.. Çalışmalar devam ederken Cumartesi Eryaman-Devlet mahallesi pazarı kurulmuştu sabah çorba hazırlığı yaparken   Karşımızdaki Marketten çıkanların market arabasına araçlarına kadar götürüp yardım eden Ahmet diye özürlü bir kardeşimiz vardı. Aldığı üç beş kuruş bahşişle bize sabahları çorba içmeye gelirdi.. Günlerden bir gün Yanımızda Bey pazarlı yeşillik satan Pazar tezgahının sahibi bu Ahmet dediğimiz arkadaşa deli muamelesi yaptı bizzat onunla oynadı, derken çocuk benden yaşça küçük 30 ların da falan..Kaçarken o şahısların kamyonetlerinin dikiz aynasına kafasını çarptı ve can havliyle aynanın altına bir tekme savurdu gördüm sendeliyor

Biz eşiğindeyiz aşkın!..

Uyanmak garip, bir elinde gül, bir de sen, Şaşkınım, gülüm mü olmalı, yoksa sen mi? Gerçek-rüya, ikinizden de vazgeçilmez ki, O yanağında ki gamze, gülden desem mi... Her defa bensiz şafak görünce yanakların, Bilirim, ağlamaya alışık,  olmayan gözler, Hele bir de saçların canımı acıtır durur, Başka da görmedim, gülden desenli yüzler... Aradığım şeyin yokluğuna yanarım, ben, Verilen ceza kaldırabileceğim den fazlası, Çok değiştin sen böyle değildin, gamzelim, Hüsrana uğrattı, ağrıma gider aşka kıyması... Dumana karışan nefesler  gibi olmamalısın, Ne olur, böyle kaybolmayı, isteme ki benden, Kimsin sen? En iyi dost halin nere de şimdi, Ne olur, ayrılıktan söz edip,  dileme benden... Dilin, kalbine düşman oldu mu hiç, seninde, Aşkın yarası var, hayatım boyunca yalnızım, Birbirimize alışmayı beklerken o yüreğinden, Oyunun sonunda öğrendik, ben sana ar sızım.. Asabiyetin dünya üzerinde savaş çıkarmaz ama, Kendi mahvımıza sebe