Kayıtlar

Şubat, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aytaç Arman!..

Bu gün üzgünüm; eskiye gitti düşüncelerim! Henüz 17-18 yaşlarındaydım İstanbul’u görmek orada gezmek hayalim vardı nitekim bunu bir vesile ile gerçekleştirdim. Bazı semtleri görmesem de isim lerini biliyordum, Haremde otobüsten indikten sonra Araba Vapuruyla karşıya Kadıköy'e geçtim, ilk rastlamam bir büfe dibinde sandalda balık ekmek satan kişilerdi aldım ve o lezzeti denedim.. Daha sonra merakım Beyoğlu'nu Taksimi gezmekti, sora sora buldum derken ihtiyaç giderme gayesiyle Camiye gittim çıkışımda cadde üzerinde ayakta birini beklercesine dik duruşuyla o vardı, Kim mi tabi ki o Aytaç Arman!.. Üzerinde kahverengi deri mont ceket, gri pantolon,  düzgün taralı  siyahımsı koyu   esmer saçları, dik duruşlu, kibirsiz, sade bir vatandaş edasıyla dikili duran Aytaç Armandı!.. Onu Flim ler de görmüştüm tanımamak mümkün mü, hafif yaklaştım ama fazla sokulamadım sadece hayretle onu izledim, sonra bir arkadaşı araçla geldi  onu bekliyormuş ki, aracına binip, kaldırımdan

Gidenin ardından!..

Kime ne yayar sağlar, hasret,   neye katmaya, Kimin  yüreği çeker ki, değer mi dayatmaya,      Kerpeten de çare olmaz, acıyı söküp atmaya, Nasıl   dilde yazılmalı, gidenin ardından!.. Hangi ilaç çare, ne dindirir tükenmez   telaşımı, Nasıl tatlandır sam şimdi ben ekmeğimi -aşımı, Sabrım bile dindirmez, kalpten sızan gözyaşımı, Ne söylesem bilemem, gidenin ardından!.. Ruhunu vermez ruhuma gecem gözleriyle kaldı, Sevginin her hali bendeyken, o başkasına kandı, Aklım hükmetmiyor bana, artık beynim tıkandı, Yalnız özlemim mi   kalsa, gidenin ardından!... Büyük durduğumuz yer değil, aşk yıkıyor adamı, Hangi yöne estiği bilinmez, bulamadım dulda mı, Rüzgarı hasret, bu damı başa gelecekti, bu damı, Doğruyu savunma faydasız, gidenin ardından!.. Beni gülümseten şeye sarılıyordum içten dua ile, Gönül gözüm onu görse de, kaybetmişim, nafile, Karanlığım doğuştan gelmiş, çok görüldü aşk bile, Çaresiz mi kalacaktım böyle, gidenin ardından!..

Cemre!..

Cemre, yüreğime düştü benim, Soğuğum, serinim uçtu benim, Gecelerde uykum, kaçtı benim, Aşktan yaralı, kulun feryadı… Geceler soğuktur, gündüzler aynı, Yazda olsa bana, mevsimler aynı, Taştandır yüreği, değişmez aynı, Katı yürekleri, kırın feryadı… As babın – urban, yârlı kokmalı, Seven sevdiğine, düzgün bakmalı, Dilinde – gönlünde, sevgi akmalı, Sevgiye susamış, gönül feryadı… Kurarsın hayalin, harap ederler, Garipse halin, bak, zulüm ederler, Seversen cananı, bil, terk ederler, Yaşamış, görmüş, halin feryadı… Sevdaları çiğnemek kolay olmasın, Sevgi aksın daim, hüzün salmasın, Bülbülün ahını gül-diken almasın, Gülüne pervane, bülbül feryadı… Takıldıysan bir kere, peşinde sürür, Yaklaşsan yüz yüze, ateş tükürür, Sanki yanardağ, volkan püskürür, Ateşi eksilmeyen, korun feryadı… Avucunda yazıldıysa, okuma geç, Onca güzel içinde, gel de onu seç, Sana somurt sa da, arada gül geç, Nihayeti bellisiz, sonun feryadı, Karamsar olmazsın, bir ışık olur, Yazdıysa mevlam, gör seni bulur, Acısıyla–t

Öptüm, aşkın gülüşünü!..

Can yakan ısırışı var aşkının, kararıyor bulutlar, Acıya sebep, acımaz gözlerin, huzurumu çalıyor, Aşkını, olduğu gibi, kabul etmek zorunluluğum, İçin de sesin olduğu anım, inan ki bende kalıyor... Senin gününde hava bulutlu, sağanağın oldu mu? Bıraktığın şu hasar görmüş kalp gibi, kalp mi var? Benle konuşmaya can atarken gözler ve gamzeler, Hayallerime çelikten ördün,  koca, yüksek duvar... Aklına geleni   söyleme, yürek yanar, dilin kanar, Hakkımda söylediklerinle, sen de öfke kırılmaz, Biraz daha yüklenirsen, senin kalbini de boğar, Hoşnutsuzluğun  aşkı   keşfetse, onsuz kalınmaz... Dileme, Dünyanın aşksız yerine kaçmayı deneme, Kar yağdı düz dağlara, kalp ağlıyor sebep sensin, Birini vurunca kötü hissedersin, yollarını ayırma, Bil ki; Bütün yolların aşka çıktığı, tek neden sin... Bakışlar kafama siner, aşkımın sesi dağlara iner, Ne düşte, ne gerçekte, hiç  beklemem gülüşümü, Aşk bu, akşam güzelliği,  her gece düşer üstüne, Gün

Hava sahasına kapalı!..

Hangi hayalin peşinde koşmak şu anda, Sandığım şu, ihtiyacım olan   başlangıç, Bilmeden beynimle dalgamı mı geçtim,  Aşkı, ortaya çıktığından beri, aldangıç... Yaşamak için hiçbir sebep aramıyorken, Ansızın beyne girdi, bir çeşit işaret gibi, Buldum,  mutluyum ben,  bana ait misin,  Oysa, Parklar ortasından geçmek gibi... Kader büyük bir yük yükledi om zuma, Şafak söksün beklerken, kor gündüz, Sevmekle hafiflemenin hiç alakası yok, Tutku dalgaları kırıyor, etmez dümdüz... Aşkı, adeta bir elmas denizi gibi parlar, Ne kadar soğuk olsa, aştan ayrılınmaz, En çetin kış gecesi atlatan günüm vardı, Kalbi soğuk olsa da, terk edip sıyrılınmaz... Geçmişe dönmek kolay değil, çaresizim, Gökyüzünde yıldızlar parlamaz olsalar da, Gecelerde, rüyalarımda beni bırakmıyor, Aşkı var, ruhlarımız, düşman kalsalar da... Daima huzuru güzel sözlerde bulabiliriz, Gün ışığım hiç yok, kendimi   aşık yapalı, İlkbahar çiçek kokusu teni, bana ait değil,

Dans etmeye devam!..

Veda etmeye vakit mi yoktu, neydi telaşın, Benim   aşk kuşum dun, uçumu verecektin, Yardan yaralı bir başıma nasıl bırakıp gittin, Acıtıp canımı, ihanet dümenimi çevirecektin... Bilinmez kederlerime sürüklemeye meyilli, İçinde çok acı olan insafsız insanı gösterdin, Derinlere, içe baksaydın, anlardın düşüncemi, İnsan   duygusunu anlayacak kadar, eser din... Bir karar veremedim, sen ki, nasıl bir insansın, Hepimiz seçimlerimizin sonuçlarına katlanırız, Amacım seni yargılamak değil, aksine ölçmek, Terk etme sonuçlarını, başa bişey gelince anlarız... Yokluğunda, gündüzlerim gri, geceler karanlık, Her Dolunay bir fener gibi etrafımı aydınlatmaz, Kim olduğumu öğrenmek istiyorsan, her   zaman, Kendi kalbine bak, baş, yastığında, bensiz yatmaz... Ha Ferhat  bil beni, ha Mecnun, kimden farklıyım, Duygularım bu benim, asıl davam,  benim sevdam, Kusursuz, bende onlardan biriyim, yaşam boyunca, Ömürde, müzik çaldığı sürece, dans etmeye devam

Gözüme bak anlarsın!

Neden mi aşık olmuşum,   yüzüne bak anlarsın, Neden mi   çok sevmişim, gözüne bak anlarsın, Neden mi çok gerili yom,   sözüne bak anlarsın, Kalbin inanmaz aşkıma, gözüme bak anlarsın! Aşık   olduysak buna güzellik deriz,   bu vesile, Gün  ola bir gün, bahtiyar olmanın hevesiyle, İçimiz de şahlanan o aşkın, rüzgarı, nefesiyle, Kalbin inanmaz aşkıma, gözüme bak anlarsın! Uzaklarda  bir yer  oluyor,  sen de katılıp varsan, Işık gibi dolmama, kalpte bir açık kapı bıraksan, Seçimin  ne olursa olsun, kendine,    aşkını sorsan, Kalbin inanmaz aşkıma, gözüme bak anlarsın! Esmekte olan fırtınayla,  dalgası çok denizden, Çok şeyleri koparıp savuruyor, benliğimizden, Yoldan  geçen  anlar sevdamı,  iç çekişimizden, Kalbin inanmaz aşkıma, gözüme bak anlarsın! Neyin yapılmaması söylenip, kimse nara atmasın, Ne kalbimden ne yatağımdan sevdiğim çıkmasın, Ne olur aşık gönülleri beklenmeyenler yıkmasın, Kalbin inanmaz aşkıma, gözüme bak anlarsın! Şen

Öylece baka kaldım!..

Veda mektubun   masa da, öylece şaştım kaldım, Güneş vurmayan köşe de, öylece durup kaldım, Yüreğe damla girmemişim, öylece kala  kaldım, Ansızın gidişine, öylece baka kaldım... Hangi kötü duyguların, kopardı benden seni, Düşündüm gündüz-gece, bulamadım nedeni, Boşa beklemişim senden, gönülden sevmeni, Ansızın gidişine, öylece baka kaldım... Nasıl unuturum bilmem, saçlarını tarayışını, Nasıl silerim bilmem ki,  gözlerinin   bakışını, Nasıl fark edemedim, ayrılık mumu yakışını, Ansızın gidişine, öylece baka kaldım... Yörüngenden çıkaralı, talanım, anlamaz yürek, Mutluluk aramamış sın, ayrılmak mıydı   dilek, Ne sevinç ara, ne öfke, bunlar yok, boşa emek, Ansızın gidişine, öylece baka kaldım... Kalp seni anar, gözyaşım donar hasret estiğinde, Gülümsemem, bunu yaşattın, ilişiğini kestiğinde, Duygular ayrılığa odaklı, gözün aydın dediğinde, Ansızın gidişine, öylece baka kaldım... Fıtratın neymiş, o his, hiç bilmem, neye dolaştın, Gö

Dert sizliğin diyarına!..

Belki yaşamak seni böyle sevmektir, aşk güzel, Ne olur ümitsiz günleri verme, daha çok erken, Bir çakıl taşı bile birine ihtiyaçken, yanımda ol, Gözlerim ışığına hasret, gün geceyi beklerken... Ayrılığı ben seçmedim, kaderin karanlık yüzü, Vicdanın   ne olduğunu öğrenmek için erkendi, Hazırladığın hisler, sisler arkasındaymış meğer, Olabileceklerin hayalini kurmuyorken, geldi... Burada ne arıyorum, hayatım nereye gidiyor, Kafandaki fikir, gerçeklerle dalga geçmektir, Gözyaşıyla   bir adım ileri götürür yaptıkların, Yalnız olmamı, her şeye alışmamı istemektir... Şapşal hayatını dışarı atabilir sen olursun iyi, Pişman olacaksın, özleyeceksin sen, kesindir, Her şeyi bildiğini sanıyorsun, bu şey aptalca, Yıllar   içinde bende birkaç şey öğrenmişimdir... Pencerede dans ederken görürüm yaprakları, Yokluğunda esmeye devam etti, her an rüzgar, Gece boşluğunda bendeki çığlığımın ıslığı gibi, Zihnimin karanlık ortamında yer alıyor, rüzgar...

Sen kal her gece!..

Akşam iniyor yine terk edilmiş halim,  Penceredeki ışığın buğulu manzarası, Ay gibi yansıyan yüzün aklıma gelirken, Aydınlık yine doğmaz, karanlık sırası.... Gecenin geç saatinde her şey susar, Maziyi yâda daldığım an, tüten içte, Kapalı pencerelere, uyuklayan perde, Genzime dolar kokun bu sensin işte... Mutludur normal olanlar, bana göre, Yok eden,   hazin aşkla tanışmamışlar, Düşümün ana hatları, iki göz, iki çeşme, Sonlanamayan yalnızlığa alışmamışlar... Gecenin uykusunda çökmese yalnızlık, Ben artık anladım, hayatın iki yüzü var, Mutluluksa, bıçağın ağzı üstünde yürür, Öteki, kendimle konuştuğum boş duvar... Gitmek, çoğu zaman, hiç   gitmemektir, İşte, şuramda   kıvrılır kalır, özleten sesin, Akıp gidiyor sensiz, bom boş günlerim, Bu mudur paylaşmak hayatı, neredesin... İşte böyle anlaşılmasız biz birbirimize, Aşkını gördüm ben, tam kaos, bilmece, Özlem dolu, terk edilmiş yüreğin içinde, Ettiğin onca zulümle, sen kal h

Gül ile bülbül!...

Candan konuşurdun konuşunca, sen, Silindi gülüşünün o rengi duvarlardan, Gönlüm bağlandı, alınmasın gözlerin, Ayırt etmedim onu yeşil çayırlardan.... Gönlüm sendedir, sen, beni bırakma, Issızlık vadeder yokluk, eşsiz yuvaya, Bağrımda aşkın taşlandı, zedelendim, Yaktığın   ateşle, döndüm kuru ovaya... Yaprak dökümünde, uçuşan yaprak sın, Gördüm yorgun dalları sallayan bağlar, Bir günah etmedim hiçbir günahım yok, Her defa terk edişin çöker,   içerim ağlar... Destanlık aşkımızı kime anlatayım ben, Sevdasız anlamaz anlatsam, gelir uykusu, Öykü   âlâsını, kendin yazmak istiyorsun, Yaralar, sana da çizik atar, olmaz korkusu... Nice nice sevdalar, geçmiştir bu yoldan, Kimi ben gibi zalim aşkına tutuşur gider, Gönlü sevdiğinden geçmeyenler de olur,          Kimi hiç sevilmez, bir kenara, atılır gider... Hayatta tutunacak neyin kalır, gül yoksa, Hep gamlı hazanın hacetin de bir bülbül, Kalbimin bahçesinde yeşerip açan sın   gü